Kampanya fiyatından satılmak üzere 10 adetten fazla stok sunulmuştur.
Bir ürün, birden fazla satıcı tarafından satılabilir. Birden fazla satıcı tarafından satışa sunulan ürünlerin satıcıları ürün için belirledikleri fiyata, satıcı puanlarına, teslimat statülerine, ürünlerdeki promosyonlara, kargonun bedava olup olmamasına ve ürünlerin hızlı teslimat ile teslim edilip edilememesine, ürünlerin stok ve kategorileri bilgilerine göre sıralanmaktadır.
Bir Esaret, Bir Yoksulluk, Bir Ölüm“93 Savaşı, modern Rusya ve Türkiye’nin tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır.
Türk tarihinde sebep olduğu sarsıntıların yanında asıl önemlisi, bu pahalı zafer Rusya’da da toplum ve siyaset hayatında büyük sarsıntılar ve çalkantılar yarattı.
”— İlber Ortaylı19. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu’nun askerî, siyasî ve ekonomik bakımdan zayıfladığı
büyük güçlerin, özellikle Avrupa merkezli imparatorlukların, iç işleyişine müdahil olmaya çalıştığı sancılı bir dönemdi.
Bu asırda Rus İmparatorluğu, Panslavizm ideolojisinin yükselişiyle, Balkanlar’dan Kafkasya’ya dek Türk-İslam coğrafyasında yayılmacı emeller peşindeydi.
Hedef açıktı: Osmanlı’dan mümkün olduğunca fazla toprak koparmak ve “Üçüncü Roma” ideali doğrultusunda İstanbul’u ele geçirmek.
Rumi takvimle 1293 yılına tekabül ettiği için “93 Harbi” olarak anılan 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, yalnızca bir askerî yenilgi ya da diplomatik başarısızlık değil
binlerce Osmanlı askerinin esaret, sefalet ve ölümle yüzleştiği büyük bir insanlık trajedisine dönüşmüştü.
Rus orduları batıda İstanbul önlerine, doğuda ise Erzurum surlarına kadar ilerledi.
Osmanlı İmparatorluğu, bu büyük savaşın sonunda anayurt topraklarının neredeyse üçte birinden vazgeçmek zorunda kaldı
imparatorluğun doğu-batı eksenindeki askerî direnci kırıldı, siyasî prestiji sarsıldı ve en önemlisi, halk hafızasında derin izler bırakan bir mağlubiyet bilinci oluştu.
Mesut Karakulak’ın uzun yıllara yayılan arşiv ve saha çalışmalarına dayanan 93 Harbi, savaş esirlerinin izini sürerek bireyin gözünden imparatorlukların çöküşüne bakıyor.
Rus toplumunun Osmanlı askerlerine yaklaşımı, esir kamplarındaki gündelik hayat, etnik ve kültürel önyargıların şekillendirdiği karşılaşmalar ilk kez bu denli kapsamlı ve titiz bir analizle ele alınıyor.
Savaş tarihçiliğinin alışıldık kalıplarını kıran 93 Harbi
cepheden değil, esaret kamplarından yazılmış mektuplardan, sürgün yollarından ve sessiz tanıklıklardan konuşuyor.
Kültürel çatışmaların, zihinsel sınırların ve kaybolmuş hayatların hikâyesi.